İNSANLARI ANLAMAK

İnsan Tanımak

İnsanları anlamak bir sanattır. Bu konu üzerine yapılan araştırmalar ve deneyimler biz insanoğluna şu mesajı vermektedir. Evet, bu iş bir sanattır ama bu sanat zor ve meşakkatli bir süreçtir. Çünkü bu süreçte öyle insan tipleri ile karşılaşıyorsunuz ki bir an aklınız zihniniz donup kalıyor. Ben daha önce böyle bir tip ile karşılaşmadım diyebiliyorsunuz.

Bunun en büyük örneğini yakın zamanda yaşamış olduğum bir olay üzerinden sizlerle paylaşmaya çalışacağım.  Amacım yaşadığım olaydan haklı çıkma veya karşı tarafın haklı olduğunu anlatmak veya beyan etmek değil. Amaç bu insan tipini anlamaya çalışmak.

Yaşına hürmet ettiğim ve bir büyüğüm olarak gördüğüm bir hanımefendinin neredeyse 1 yıla yakın bir süre önce bir işini yapmıştım. Her neyse işi uzun uğraşlar sonucu çözülmüş ve güzel bir hale gelmişti. Kendisinin samimi ve içten evladım, oğlum şeklindeki tavır ve tutumları hoşuma gitmişti. Hatta blog sayfasında yayınlamış olduğu bir yazısı beni çok fazla etkilemiş üzülmüştüm.

Kendisini samimi bulduğum,  yaşına hürmet ettiğim ve yaşadıklarına üzüldüğüm bu insanı mutlu etmek için, günübirlik bulunduğu şehre ziyarette bulundum. Oturduk çayımızı kahvemizi yudumladık. Bir hatırı olsun, samimiyetimiz pekişsin diye uzunca bir zaman vakit bile ayırdım.  Amacım ne bir çıkar nede bir menfaat olmadı. Kimse onca yolu ve zamanı daha önce hiç görmediği menfaati olmadığı bir insana ayırmazdı. Amaç büyüğümün saygı ve sevgisini kazanmak ona bir nebzede olsa yardımcı olabilmenin mutluluğunu yaşatmaktı.  Tabi olaylar buraya kadar normaldi.

Aradan geçen bir veya bir buçuk ay kadar süre geçti veya geçmedi. Aramızda incir çekirdeğinin hacmini doldurmayacak bir mesele yüzünden tatsız bir sorun oldu. Kendisinin büyüğüm olması nedeniyle özür dileyip konuyu kapatmaya çalıştım. Hatta kapandığını bile düşünmüştüm. Netice de o insan benden büyük biriydi. Her ne olursa olsun saygıda kusur etmemek lazım düşüncesiyle daha fazla bir şey söylemeden irtibatı kestim.

Belirli bir süre sonra ona hanımefendiye hürmetimden dolayı muhatap dahi olmadığım halde başka bir blog yazarı arkadaşıma ve bana orada burada ağza alınmayacak laflar ve çirkin iftiralarda bulunmuş. Bunların bir kısmını duyduk bir kısmını da yazdığı bazı yazı ve yorumlarda gördük. Açıkçası üzüldük kırıldık ama büyüğümüz olduğu için, saygı ve hürmetimizden asla vazgeçmedik. Kendisine kendi yapmış olduğu gibi ağza alınmayacak laflar veya iftiralarda bulunmadık.  Hürmetimizden dolayı sustuk ses çıkartmadık, yanıt vermedik. Ta ki bu ana kadar.

İnsanları anlamak o kadar zormuş ki; hala yaşına hürmet edip, söylediği onca şeye tenezzül edip cevap verme niyetinde olmadığımız bu insanı anlamaya çalışıyoruz. Yazdığı melankolik yazılar ve insanlara canım cicim evladım kızım oğlum diye hitap edip önce etki alanına sokup; işe gelmediği zamanda ağza alınmayacak onca hakaret ve yorumu kendine yapma cüreti gösteren bu insan tipini anlamak ve çözmek tabiri caizse deveye hendek atlatmaktan daha zor bir süreç.

Bunlarda yetmezmiş gibi İnsanları gaza getirip mağdur edebiyatı yapan bu hanımefendi.  Kendini ezilmiş, bir kenara atılmış gibi gösterip rolünün hakkını vermeye çalışıyor. Bu konuda da gerçekten çok başarılı bir oyuncu… Film yıldızlarını aratmayacak cinsten…  

Hatta çevresinde bulunan blog yazarlarına bizler hakkında olumsuz yorumlar yapabiliyor. Kendisini haklı çıkarmak için her türlü çirkef hareketi mubah görüyor. Tabi yaşının büyüklüğünden ve melankolik yazılarından da destek alıp insanları etrafına toplamayı başarıyor. Bu insanı dinleyen arkadaşların tek taraflı değil; karşı tarafı da dinleyerek tavır almaları lazım diye düşünüyorum. Bir insanı anlamak için sadece tek tarafı dinlemek yeterli değil, onun çevresini de dinlemek lazım diye düşünüyorum.  En azından aldığım eğitim, terbiye ve edindiğim tecrübelere binaen bunları söylüyorum.

Bu nasıl bir hırs nasıl bir intikam duygusudur Allah Aşkına! Bir insan ilerleyen yaşını ve karakterini unutup; canım cicim oğlum kızım dediği bir insanın arkasından bitmek bilmeyen bir kin ve nefretle uğraşmaya nasıl devam edebilir? İnanın insanın aklı hafızası bunları almıyor.

Geçen günlerde tesadüfen gezerken bir blog yazarının yazdığı bir yazıda bu hanımefendi ile aynen şu ifadeler yazıyordu. “Hatta bazıları değerli… yaptığını fazlasıyla alacaklardır” Bilmiyorum arkadaş ne içti, nasıl bir kafa ile doldu ise yazmış bir şeyler.  Yazıyı okuyan sanacak ki bahsi geçen bu kişiye sanki zulüm yapılmış eziyet yapılmış gibi olayı aktarmış.

Bu blog yazarı arkadaşımızın da okuyup araştırmadan, sorup dinlemeden insanlar hakkında bir şeyler yazması bir yana; bu arkadaşın şurada burada ilk sırada olacağım diye ahkâm kesmesi de ayrı bir muamma. Eğer bir konuda zirve olmak istiyorsan önce araştır, sonra dinle ve ardına bir şeyler yaz. Kulaktan duyma bilgilerle bir yalan dolan şeyler yazıp, insanlar arkasından su-i zan etmen hiç hoş bir davranış değil.  Cahilliğine vermek istiyorum.

Her neyse kendisinin zaten fazla muhatap alınacak bir yanı yok. Cümle kurmaktan dilbilgisini, noktalama işaretlerini kullanmaktan aciz devrik cümlelerle bir yerlere geldiğini düşünen arkadaş böyle devam etsin. Yakında kendisine bir altın madalya takarlar.

Konumuza dönmek istiyorum. Fark etti iseniz 2014 yılından beri yazdığım hiçbir yazıda ve yorumda karşımdaki insanı üzecek kıracak veya ona saygıda kusur edecek bir davranış ve tutum içerisinde olmadım. Bu insan içinde aynı şeyi sürdürmeye çalışacağım.  Ne zor bir sanatmış insanları tanımak.

Yıllar içinde gerek dünyanın farklı kıtalarından farklı insanlarla gerekse ülkemin farklı yerlerinden binlerle ifade edilecek insanla tanıştım. Yeri geldi binlerce insanla muhatap oldum. Hayatımda ilk defa böyle bir insan tipi ile karşılaştım. Ve hala yaşını başını almış bu insan tipini anlamaya çalışıyorum.  Benimde bir sabrım var. Benim karakterimde kin ve nefret yoktur. Ama yeri ve zamanı geldiğinde iki kelam ile susturmasını bilirim.

Cümlelerimi Yunus Emre’nin hoşgörü dolu cümleleri ile tamamlamak istiyorum.

Yunus Emre ne demiş şöyle kulak verip dinle, 
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü. 
İnsanoğlunu sevip onlara söylemiş canla, 
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü. 

Sevdanın kıymetini bilene er deniyor er, 
Hakkı olan kimseye dünyada sevgisini ver. 
Allahın yarattığını neden sevmeyelim der, 
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü. 

Sevgiyi ele alıp cümle cihana yayalım, 
Biz de insanı sevelim ona saygı duyalım. 
Koca Yunusun söylediği sözlere uyalım, 
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü. 

Boş olan şeye itibar edip önemsememiş, 
Sevginin olmadığı sevdayı benimsememiş. 
Yunus Emre bu sözü boşa söyleyip dememiş, 
Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü. 


Sevgi, saygı ve hürmet dileklerimle
Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

9 yorum :

  1. Moralinizi bozmayın.Siz doğru olduğunuzu biliyorsanız gerisi teferruattır :) Sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Moralimi bozduğum yok zaten sadece anlamaya çalışıyorum. Kıymetli yorumunuz ve konuya olan ilginiz için teşekkür ediyorum.

      Sevgi, saygı ve hürmetlerimle

      Sil
  2. Merhaba değerli arkadaşım; insanları tanımak mı? dedin neredeyse imkansız.Herkes kendine göre iyidir bu dünyada.Bir kişinin canımızı acıtan davranışı, bizde bıraktığı en önemli izdir. Moralinizi bozmayın.Saygılarımla.

    Bloguma bende beklerim ve mutluluk duyarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Ilgın Dünyası

      Öncelikle ilgi ve alakanız için teşekkür ederim.Moralimi bozduğum yok lakin bu insan ne yapmaya çalışıyor hala anlamaya çalışıyorum.

      Sevgi, saygı ve hürmetlerimle

      Sil
  3. Konunun detayı ve özneler ne ve kim olursa olsun. Sizi bilenler bilir, Allah razı mı? Vicdanla ve objektif olarak bakanlar hakkaniyetli bir değerlendirme yapıyor mu? Önemli olanlar bunlar yoksa imtihan dünyası, benzer şeyleri hepimiz yaşıyoruz zaman zaman. Ben de böyle durumlar yaşadığımda sıkılır sonra Yunus Emre'nin Taptuk Emre'nin dergahına tek bir eğri odun taşımadan geçirdiği yıllarını aklıma getiririm. Ben eğri odun taşımayayım da, nefsime yenilmeyimde, narı da nuru da hoş olanın huzuruna vardığımda yüzüm yere dönmesinde gerisi önemli değil. Selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Hüseyin Atanur Ünal

      Öncelikle kıymetli yorumunuz için teşekkür ediyorum. Konuya getirmiş olduğunuz bakış açısı ile bir kez daha silkelendim. Evet bir imtihan dünyasındayız. Her zaman karşımıza doğrular çıkmayabiliyor. Çıkan yanlışlar içinde kestirip atamıyoruz. Yeri geliyor sabrediyoruz, yeri geliyor yanlışı düzeltmek için çaba gösteriyoruz. Bu yazdıklarımı da bir çaba olarak aktarmak istedim.

      Amacım kırmadan üzmeden bir şeyleri anlamak, anlamaya çabalamak. Düzelir diye ümit ediyorum. Buda geçer diye sabrediyorum. Ama insanoğlu işte öyle bir haddeye geliyor ki dayanamıyor. İçindekileri atmak istiyor. Belki okur da hatasının farkında olur diye.Kin ve nefreti bir kenara bırakır diye ümit ediyor insan.

      Yazacak aslında çok şey var. Ben artık bu anlaşılmaz insanı Allah'a havale ediyorum. Ve son kez bir kelam etmek istiyorum. Bir ayağın diğer tarafın kapısında iken bu kin ve nefret niye...

      Sevgi, saygı ve hürmetlerimle

      Sil
  4. İnsanları anlamak gerçekten de çok zor. Ne kadar çabalasanız da bazı insanların yaptıklarına anlam veremiyoruz, oy yüzden onları anlamayı bırakmamız lazım bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Musa Özsarı

      Kıymetli yorumunuz ve konuya olan ilginiz için teşekkür ediyorum. Bizler onları anlamaya çalışmayı çok önceden bıraktık. Ama onların hala bir şeyleri kurcalayıp suni gündemler oluşturmaya çalışmaları çok garip...

      Sevgi, saygı ve hürmetlerimle

      Sil
  5. yazıyı çok faydalı buldum teşekkür ederim

    YanıtlaSil