İLHAMİ BEY 2
İçimde Bir Sıkıntı Var
Günler geçiyor, haftalar, aylar birbirini
kovalıyordu adeta… Her gün saat 17.30 bizim buluşma saatimiz olmuştu. Birlikte
oturur dertlerimizi, sıkıntılarımızı yaşadığımız hayatları paylaşırdık. En az 2
saat oturur, tabiri caizse sohbetin dibine vururduk. O mekân, o çaylar ilaç
gibi geliyordu. Sohbetin samimiyeti arttıkça daha özel konuları birbirimizle
konuşur, sohbet eder hale gelmiştik.
İlerleyen zamanlarda konuşmalarından öğrendiğim
İlhami bey’in evli olmadığıydı. Tek başına yaşıyordu. Her gün buluştuğumuz
mekânın birkaç sokak ötesinde kendine ait bir evi vardı. İlhami Bey işten gelir
gelmez, yakında bulunan süpermarkete giderdi. Market dönüşü elinde bir poşet
ile döner, içinde en küçüğünden bir ekmek küçük kâsede de bir yoğurt… Yıllar
boyunca hiç şaşmadı poşetindeki malzemeler… Nadiren de olsa mevsimine göre 1kg
meyve alır, yarısını başka bir poşete koydurur, mekânda sohbetine dâhil olduğu
insanlarla paylaşmaya gayret gösterirdi. Bu hali de yıllarca değişmeden sürdü.
Açıkçası ara sıra merak ediyordum. Böyle güzel bir
makama ve mevkie sahip olduğu halde neden gösterişten uzak duran sakin bir hal
sergiliyordu. Onca hayat tecrübesi ve birçok bilgiye hâkim olmasına rağmen,
yaşıtlarına göre neden ukalaca bilgiçlik taslayan bir tavır sergilemiyordu.
Yeri geldiğinde kendinden yaşça küçük insanların konuşmalarını bile pür dikkat
dinlerdi. Her insanın fikrine düşüncesine saygı göstermesini layıkıyla
gösteriyordu. Hani sizlere devamlı surette üzerine basa basa söylüyorum ya yüzünden
hal ve hareketlerinden beyefendilik akıyordu. Takdiri gerçek manada hak
ediyordu. Lakin kendisinin prensibiydi; ne övmekten nede övülmekten pek haz
etmiyordu. Gösterişten makam ve mevkinin verdiği ihtişamdan dolayı dikkat
çekmeyi istemiyordu.
Konuşmaları arasında bir gün…
- Makam ve mevkiler geçicidir.
- Malın, mülkün olmuş, faydası yoksa insanlara ne
fayda…
- Tek bir amacım ve gayem var bu hayatta, sevdiğim
değer verdiğim insanların kötü durumlarında yanında olarak, o durumlarından
kurtulması için gerekli yardım ve desteği sağlamak.
- O yüzden bende sevdiğim değer verdiğim insanlar
için, ömrümün yettiği sürece onlara destek olmaya çaba göstereceğim.
…
Açıkçası iyiden iyiye içimi bir merak sarmıştı.
Merak ediyordum. Acaba İlhami Bey’in hayatında biri varda onun için mi bu kadar
çabalıyor diye. Dostluğumuzun samimiyetinden dolayı sorduğum ve bildiğim için
öyle ne kötü alışkanlıkları, nede kötü hal ve hareketleri vardı. Belki kötü bir
alışkanlığı varsa oda sigara içmekti. Kendide yakıştırmıyordu bu durumu ama
içindeki efkârı en iyi onunla attığını düşünüyordu.
Samimi sohbetimize ara ara mekân sahibi Mustafa Bey,
sıkı dostlar Suat bey ile Yavuz bey de eşlik ediyordu. Ara sıra mekân sahibi
Mustafa Bey yapmış olduğu leziz yemeklere bizleri de davet ederdi. İlhami Bey
ve ben davete iştirak ederdik. İlhami Bey çoğunlukla yemek sonrası…
- Mustafa Bey ne kadar hora geçti bir bilsen…
- Ellerine sağlık, ölmüşlerinin hayrına olsun.
- Şöyle güzel, leziz ve sıcak yemekler yemeyeli
yıllar yoldu.
…
Evet, özlüyordu,
ev yemeklerini… Belki de oturup yapmıyordu, yapamıyordu. Kimi kimsesi
yoktu anlaşılan. Onca imkânın içinde imkânsızlık yaşıyordu çoğu zaman…
…
Yine bir gün samimi bir sohbet havasında, sohbetimiz
ilerlerken İlhami Bey’e sordum.
- İlhami Bey
- Efendim
- Nasıl geçti ömrünüz, nasıl anlatırsınız geçen
bunca yılı kısaca?
- Şöyle başlayım o zaman.
- Ben bu hayatta bir insanın yaşayıp da göremeyeceği
en acı hatıraları yaşadım. Haksızca hukuksuzca yargılandım. Görmediğim zülüm,
çekmediğim işkence kalmadı.
- Ama sabrettim. İnandım umudumu asla yitirmedim.
- Çünkü bu hayatta bana ihtiyacı olan benim
yardımımla ayakta durabilecek insanlar var. Onları o şekilde iken bırakıp bir
yerlere gidemezdim.
- Yıllar sonra hak yerini buldu. Yapılan onca zülüm
ve hukuksuzluk ortadan kalktı.
- Şükürler olsun. Şimdi kaldığımız yerden yürümeye
devam ediyoruz.
…
Aklıma hala takılan bir soru vardı. Kim idi o insan
veya o insanlar? Kim idi o insan veya insanlar onca sabır gösterip, ihtiyaçları
olduğunu düşündüğü…
- Kim?
Sorduğum zamanlarda ise hep geçiştirir söylemezdi.
Neyse aradan uzun yıllar geçmişti. Tamı tamına bu ay beşinci yılını
doldurmuştu. Dostluğumuz arkadaşlığımız… Aynı saatte aynı mekânda yıllarca
böyle devam etti.
…
Hani insanın içine bazen sebebini çözemediği bir
sıkıntı oturur, içi içini tırmalar sanki bir şeyler üzerine üzerine gelir. İşte
o gün mesai bitimi İlhami Bey ile buluştuğumuz mekâna gittim. İlhami Bey’in
gelmesini bekliyordum. Bu arada mekân sahibi Mustafa Bey, sıkı dostlar Suat Bey
ve Yavuz Bey yanıma gelip oturdular. Hoş sohbet muhabbet devam ederken İlhami
Bey göründü. Yine elinde poşeti ile yanımıza doğru geldi. Onunda katılımıyla
sohbetimiz kaldığı yerden devam etti. Bir ara İlhami Bey mekân sahibi Mustafa
Bey’e seslenerek:
- Mustafacığım yahu senin karşıdaki market ile aran
gayet iyi. Şöyle iyisinden 1 kilo erik al. Yarısını bir poşete koydur. Diğer
yarısını da ayrı bir poşete… Hep beraber yarısını yiyelim.
- Buyur, bu parası buradan ödersin.
Neyse eriği yemiş sohbetimizi bitirmiştik. İlhami
Bey müsaade isteyip mekândan ayrıldı. Akabinde bende müsaade alıp eve doğru
yola koyuldum. Ne hikmetse sabahtan beri içimi kemiren, yüreğimin tam ortasına
oturan o sıkıntı hala gitmemişti. Sanki bir şeyler olacak gibi içime doğuyordu.
Gece geç saat olmuş gözümü hala uyku tutmamıştı. Kafamı yastığa koyup unutmaya,
takmamaya çalıştım. Ama nafile…
…
Doktor Hayat / İlhami Bey / İçimde Bir Sıkıntı Var
Post A Comment
Hiç yorum yok :