MİLLİ KÜTÜPHANE GÜNLERİM 1
MİLLİ KÜTÜPHANE
- Soğuk
bir şubat sabahı saat 08.00 dışarıdaki sıra bahçenin içine doğru kıvrımlar
oluşturarak uzayıp gidiyordu. Kütüphanenin açılma vaktine yarım saat kadar bir
süre kalmıştı. Dışarıdaki uzayan sıra farklı bir atmosfer oluşturmuş, herkes
bir an önce kütüphaneye girmek için can atıyordu.
- O gün
farklılık olsun diye daha sessiz ve sakin olduğunu düşündüğüm İBNİ SİNA OKUMA
SALONUNDAN yer numarası alıp yavaş adımlarla basamakları çıkmaya başladım.
Salona vardığımda çantamdaki dokümanları çıkarıp masanın üzerine koydum. Saat 09.00’u gösterirken ders çalışmaya
başlamıştım. Öğlen saat 12.00 kadar bayağı yoğun bir çalışma yapmış
yorulmuştum. Hem bir ara verip, hem de ufak bir şeyler atıştırayım diye
düşünmüştüm. O arada bir üst kat DANIŞMA SALONUNDA bulunan görevli Meryem Hanım
ve arkadaşım Serkan beni görmüşler ve bana doğru seslenmeye başladılar.
- Sadık,
gelsene buraya birlikte yemek yemeğe gidelim. Sonrasında da oturur bir çay içer
akabinde de işimizin başına döneriz ne dersin?
- Tabîki
olabilir.
Neyse
yemeğimizi yedikten ve çayımızı içtikten sonra salonuma doğru yöneldiğim bir
anda Meryem Hanım seslendi.
- Sadık,
sen gel AKADEMİK SALONDA çalış. Hem burası daha rahat ve sessiz, daha iyi ders
çalışabilirsin. Ortamı da daha nezih ve sakin…
- Haydi,
kitaplarını al gel, gösterdiğim odada çalışmaya başla.
- Pekâlâ,
Meryem Hanım birazdan geliyorum.
Birkaç
kez girip oturduğum halde tam manasıyla ders çalışamadığım AKADEMİK SALONA
Meryem Hanım vesilesiyle yeniden giriyordum. Hemen içeri girince sol taraftaki
odayı göstererek.
- Sadık
bundan sonra bu odada rahatlıkla çalışabilirsin. Hem bu odaya pek bir gelen
giden olmaz, dikkatin dağılmaz.
- Ara
sıra Osman Hoca gelir onunla takılırsın…
- Sağ
olun Meryem Hanım çok teşekkür ediyorum.
…
Kısa bir
konuşma faslından sonra oval masanın sağ başköşesine geçip, kitaplarımı ve
dokümanlarımı yerleştirip ders çalışmaya başladım. Saat 16.00 gibi üzerime
biraz rehavet bastırmıştı. Dışarı çıkıp biraz hava alayım, bir çay içeyim
derken, bir anda karşı DANIŞMA SALONUNDAN Meryem Hanımın sesini duydum.
- Sadık
buyur gel…
- Sıcak
bir çay iç, üzerindeki rehaveti alır.
-
Teşekkür ederim, Meryem Hanım
- Meryem
Hanım gerçekten odaya ne gelen var, ne giden gelenlerde diğer odalara ve
kabinlere geçiyor. Benim oda ise sessiz ve sakin…
- Bu
arada Osman Hoca demiştiniz. Ondan bir ses soluk yok mu? En azından Osman
Hocada olsa dersten canımız sıkılınca iki kelam edeceğimiz biri olmuş olur.
- Dur sen
dur…
- Osman
Hoca gelsin hele bir tanışın gerçekten farklı biri olduğunu göreceksin. Hem
karakter hem şahsiyet olarak burada tanıdığın birçok insandan farklı…
- Tamam,
inşallah bir an önce gelirde tanışırız.
- Bu
arada unutma sabah geldiğinde direkt olarak AKADEMİK SALONA geçersin. Orada
çalışmalarına devam edebilirsin.
Yine bir
çay faslından sonra odama geçip ders çalışmaya devam ettim. Saate bakmıyordum
uzun bir süre geçtiğinden emindim. Saate baktığımda 20.30’u geçiyordu. Hala
odaya ne bir gelen nede bir giden vardı. Zamanın ilerlediğini ve gideceğim
yolunda mesafesini düşünerek eşyalarımı toparlamaya başladım. Birkaç dakika
içinde de kütüphaneden ayrıldım.
Güzel ve
verimli bir gün geçirmiştim. Lakin çok sessiz ve sakin olması insanın biraz
canını sıkıyordu. Arada sırada olsa bir ses duymaya ihtiyaç hissediyordu
insan…
Doktor Hayat / Milli Kütüphane 1
Çok fazla zaman geçirmek nasip olmadı kütüphanelerde, ilk okul yıllarında giderdik. Okurken hayal ediyorum da sessizlik arıyor bazen insan, özellikle de birşeyler okurken. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilMustafa Bey
SilVakit buldukça kütüphaneye gitmeye özen gösterin. İnanın kütüphaneye gitmenin yaşı asla yok. Orada bulunan atmosferin havası bile ayrı bir güzel.
Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle