KENDİ ÜLKESİNDE BİR MÜLTECİ
Burada yazılan yazıların tamamı yaşanmış bir olaydan uyarlanmadan, kurgulanmadan doğrudan doğruya
olayları yaşayan kişi tarafından aktarılmıştır. Yazılan bu yazının her
satırı ayrı bir anlam ayrı bir mana içermektedir.
Bir insan düşünün! Yıllarca
okuyup, çabalayıp bir yerlere gelmek için didinip duruyor. Vatanı ve milleti
için gereken neyse; askerlikse askerlik, vergiyse vergi, sınavsa sınav, eğitim
almaksa eğitim hepsi için bir güç bir emek sarf ediyor. Tabiri caizse dişini
tırnağına takıp en ağır imtihanlardan geçiyor. Ve yıllar sonra hayat bir anda
onun için değişiyor.
Yılar sonra emek vererek çabaladığı ne varsa hepsi boşa
gidiyor. Birileri kanunlar çıkarıyor. Hükümler yürütüyor. Ve hiçbir emek ve
çaba göstermeden birileri gelip onca emeği hiçe sayıp rahat bir hayata
kuruluyor. Ne bir sınav, ne bir vergi ne
bir görev olmaksızın… İçin açıkçası kendi
ülkesinde ikinci sınıf bir insan, kendi ülkende bir sığınmacı, kendi
ülkende bir mülteci konumuna düşüyorsun.
Yıllarca okuyup iyi bir yerler girebilmenin, iyi bir hayata
adım atabilmenin hayalini kurmak için gece gündüz çalışıp didine dursun. Yeri
gelsin yıllarca sınav stresi çeksin. Yeri gelsin gecesini gündüzüne katarak ders
çalışsın. Yeri gelsin yüksek meblağlı sınav harçlarını yatırmak için kapı kapı
dolaşıp para bulmaya çalışsın. Ve sonra birileri sınavsız koşulsuz devletin en
iyi okullarında okumaya hak kazansın. Haklı olarak isyan ediyor bu insan;
- Bu nasıl bir adalettir.
- Bu nasıl bir insanlıktır.
…
Ve yine zar zor şartlarda bir üniversite okuyup, mezun olduktan
sonra KPSS ve benzeri birçok sınavla yeniden mücadele etmeye başlıyorsun. Mücadeleyi başarıp bir aşama daha kat
ediyorsun. Sonra mülakat diye bir durum ile karşı karşıya kalıyorsun. Adının
mülakat olduğuna bakmayın diyorum kendi tabirim ile “Güçlü dayıların, Güçlü
torpillerin savaşı” Sonuç mu? Senin ne
dayın var ne torpilin haydi başka kapıya… Yine bir hüsran yine bir yenilgi…
“Yenilen pehlivan
güreşe doymaz” hesabı yeniden başlıyorsun mücadeleye. Yılarca uğraşıyorsun,
çabalıyorsun baktı olmuyor gideyim vatan borcumu ödeyeyim diyorsun. Malum ne
para var ne pul bedelli yapabilmek için. 6 ay sonra görevini bitirip dönüyorsun.
Başlıyorsun yeniden bir maceraya o iş senin bu iş benim diye. Ne dönen oluyor
nede açılan bir kapı… Yaş ilerliyor zaman geçiyor. Haklı bir serzenişte
bulunuyorsun bu nasıl bir imtihan diye. Tabi sesini, serzenişini senden başka
ne duyan var ne işiten var.
Herkes senin gibi boş durmuyor tabi bu arada. Sigorta
müdürlüğü oradan sesleniyor “ Genel
sağlık sigortası borcun var öde” Kimse sormuyor ne yiyorsun ne içiyorsun
diye. İlle de gel borcunu öde diyor yoksa yararlanamazsın sağlıktan. Olsa
ödeyecek ama oda yok işte… Kim anlayabilir ki yokluğu… Kim anlayabilir ki
aylardır işsizlik ile mücadele ettiğini…
Sınavdı stresti iş bulduydu bulamadı idi, borçtu harçtı derken
dertler derya oluyor. Hastalıklar baş göstermeye başlıyor. Bir oluyor iki
oluyor dayanamıyorsun artık. Sabır tükeniyor hastalık dayanılmaz bir hal alıyor
bir gece yarısı hastaneye gidiyorsun. Girişte hemen geri çevriliyorsun. Neden? “Sigorta
borcun var” “Bakamayız” Ölüyorum bitiyorum demek fayda etmiyor. İstersen öl
kıymetin yok o an orada.
Bir başka köşede bir mülteci görüyorsun. Belli ki durumu hasta…
Sana gösterilmeyen ilgi alaka ona gösteriliyor. Başlanıyor tedaviye. Sen yine
bir köşede bekleye dur acılarınla baş başa. Anlayacağınız kendi ülkende mülteci olmayı geç üçüncü sınıf insan muamelesine
bile layık görülmüyorsun. İşte adalet, işte insanlık…
Rica minnet bir şeyler bekliyorsun belki de bir insan evladı
çıkarda yardımcı olur diye. Nitekim bir
insan evladı çıkıyor. Bakıyor haline ve iliştiriyor sözlerini tek tek…
Sağlık beslenmen lazım… Bunları alıp, şunları yemen lazım diye. Peki, tamam diyorsun. Arkana bakmadan acı ile
yeniden dönüyorsun evin yoluna.
Belki o insan evladı da bilmiyor bunları söylerken var mı
yok mu diye. Bilemez zaten kimse senin ne yaşadığını. Bilemez nasıl
beslenebileceğini. Nasıl sağlığına dikkat edeceğini… Ne bir işin vardır ne
evinde pişirecek bir aşın. Yaşarsın
işte yaşamak denilecek bir hayatta.
Lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar konuşur işte. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”
diye. 2 adım ötesindeki komşusunu,
arkadaşını, eşini, dostunu görmez. Gaflet bu tarz insanların kapatmıştır
gözlerini, açmıştır ağızlarını. Yaşarsın
işte; ağzı anca laf yapan, adına insan denilen müsveddelerle yaşamak
denilebilecek bir hayatta.
Sonra bir sabah yakın çevredeki camilerden bir sala
işitirsin. “Bilmem nereden… Bilmem ne oğlu, bilmem ne kızı… Hakkın rahmetine
kavuşmuştur” diye. Sonra musallaya gelir bedenin. Çevrende ne kadar mangalda
kül bırakmayan müsvedde varsa toplanmıştır musallanın başına. Hoca sorar;
“Nasıl bilirdiniz merhumu/merhumeyi” iyi bilirdik derler. Aralarında konuşurlar
iyi insandı falan filan, genç yaşta gitti aramızdan, daha çok yaşayacakları
vardı.
Keşke orada merhumun/merhumenin dili olsa da konuşsa…
- Ben sizleri hiç ama hiç iyi bilmem diye.
- Hep laf ile yürüttünüz işlerinizi yanınızda yakınızda iken
bir kez olsun çaldınız mı kapımı?
- Hastalıklar dertler musibetler yanımda iken tuttunuz mu
bir kez elimden?
- Ben size hakkımı filan helal etmiyorum.
- Dünya malını yediniz yetmedi. Bir o kadar da hakkımı
hukukumu yediniz.
-Kendi ülkemde aç
kaldım açıkta kaldım.
-Kendi ülkemde
üçüncü sınıf insan muamelesi gördüm.
-Kendi ülkemde
mülteci oldum.
-Ben sizi hiç ama
hiç iyi bilmem.
Keşke orada merhumun/merhumenin dili olsa da konuşsa…
Araplara özenen ve araplar gibi bir ülke,toplum yaratmaya çalışan bir başkan var başımızda bütün bu sorunların sorumlusu o dur ve çözümüde aslında basittir ama insanlar güçlerinin farkında değil.
YanıtlaSilSayın Fahri Can Usta
SilKıymetli yorumunuz ve konuya olan ilginiz dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Saygılarımla
Her kelimesini yürekten desteklediğim bir yazı hani eksiği var fazlası yok tarzın da son günler de çevrem de yaptığımız sohbet ve konuşmaların da konu tam da bu. :(((
YanıtlaSilSayın Hatice Yazıcı
SilKıymetli yorumunuz ve konuya olan ilginiz dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Saygılarımla
Kimse masum değil. Hepimizin payı var ama yaptıklarımız yüzünden ama yapmadıklarımız. Ben masumum diyecek yüzüm yok. Yazıya diyecek sözü de, o sözü söyleyecek hakkı da kendimde bulmuyorum. Sevgiler,
YanıtlaSilSayın Yağmur Yağar
SilKıymetli yorumunuz ve konuya olan ilginiz dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Saygılarımla
Ahhhh kafamda deli sorular sadece susuyorum.
YanıtlaSilSayın Cafe Tigris
SilKıymetli yorumunuz ve konuya olan ilginiz dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Saygılarımla