HAYAT BANA HİÇ GÜLMEDİ

Biz Dört Arkadaşız


Biz Dört Arkadaşız

Bazen duyuyorum, bazense şahit oluyorum. “ Hayat bana hiç gülmedi”  diyen insanların seslerini… Şimdi iki elinizi başınızın arasına alın ve anlatacaklarımı dinleyin. Belki bu söylediklerinizi bir kez daha oturup düşüneceksiniz.

Ben ülkemin doğusunda bulunan uzak bir ilinin,  ücra bir ilçesinde, kuş uçmaz kervan geçmez bir mezrasında doğdum. 2 kardeştik. Babam mezraada çobanlık yapardı. Annem ise ev işleri ve bizlerle uğraşırdı. Öyle kayda değer bir hayatımız yoktu. Sefaletin, yoksulluğun dibini yaşıyorduk. Hele kış mevsimi geldiği zaman 6 ay dünya ile irtibatımız kesilirdi. Bir işimiz olsa bir sıkıntımız olsa bir yere adımımızı dahi atamazdık. Açıkçası; Allah'a dua eder, kış mevsiminin bir an önce gitmesini isterdik. Bize hasta olmak, bize üşümek haramdı. Hasta olsak bakacak doktor; üşüsek üzerimize giyecek kalın bir montumuz bile yoktu.

Babamın her akşam yemeğinden sonra söylediği şu sözleri hayal mayal hatırlıyorum. “ Hanım şikâyet etme. Belki mükemmel bir hayatımız yok. Halimize şükür kimseye muhtaç değiliz.  Hem çocukların yanında böyle şikâyet kar şeyler söyleme.”

Benim çocukluğumda öyle çeşit çeşit oyuncaklarım, rengarenk elbiselerim olmadı. Sizler gibi okullar kapanınca yaz tatili planları hiç yapamadım. Bunlar benim hayallerimin bile ötesinde idi. Benim için en büyük mutluluk bahar gelince babam ile birlikte çobanlık yaparken dağlarda gördüğüm çiğdemleri toplamaktı. Belki kısıtlı imkânlarla, zor şartlar altında yaşıyorduk. Sizlerin tabiri ile hayat bana hiç gülmedi, o küçücük yaşımda bile. Mezraada yaşayan çocuklarla oynadığım çelik- çomak oyunu benim için ikinci bir mutluluk kaynağı idi.

İlkokula 3 km ötede ki bir köy okulunda başladım. Kısıtlı imkânlarla da olsa okumaya karşı bir hevesim vardı. Okul hayatım benim için ayrı bir mutluluk kaynağı olmuştu. Hatırladığım kadarıyla mart ayının sonu veya nisan ayının başları gibiydi. Yerdeki karlar eriyor, çamur sefaleti başlıyordu. Mezraa'da okuma çağında olan 4 arkadaştık. Dört arkadaş dersimiz bittikten sonra mezraa'nın yolunu tutmuştuk. Mezraa'ya doğru yaklaştıkça bir kalabalık gördük. Hatta ilk defa mezraa'mızda iki araba ve askerler gördük. Bir anda heyecanlandık. Koşmaya başladık. Çocukluk işte üstümüz başımız iyiden iyiye çamur olmuştu.

Mezraa'da alışılmışın dışında bir kalabalık vardı. Herkes kendi evinin olduğu yöne doğru yöneldi. Sanki bizim evin önünde yoğunluk biraz daha fazla imiş gibiydi. Eve girmek istiyordum. Lakin kimse beni eve yaklaştırmıyordu. Bir an beni tutan insanların arasından sıyrılıp eve girdim. Yerde annem ile küçük kardeşim yatıyordu. Sanki üzerlerine kırmızı bir boya dökülmüş sessiz sedasız yatıyorlardı. Onlardan birkaç adım ötede babam yüzükoyun uzanmış yatıyordu. Onunda üzerine kırmızı bir boya dökülmüş gibi sessiz sedasız yatıyordu. Anneme, Babama, Kardeşime Sesleniyordum. Ne bir ses ne bir hareket… Sonra orada bulunan asker ağabeylerden biri beni evden kucakladığı gibi uzaklaştırdı.

Ben ağlamaya başlamıştım. Artık durmuyor; annemi, babamı, kardeşimi istiyordum. Onları görmek istiyordum. Çocuktum bir şeylerin tam manasıyla farkında değildim. Ne olmuştu. Kimse bir şey söylemiyordu. Tam o sırada yanımda bulunan asker ağabey benim sadece bayramdan bayrama görmeye alışık olduğum bayram şekerlerinden birkaç tane verdi. Şeker ile biraz sustum ama hala bir şeyleri anlayamıyordum.


Hatırladığım kadarıyla 2 – 3 gün 4 arkadaş farklı bir yere gelmiştik. Orada konaklamıştık. Diğer arkadaşlarımla birlikte yan oda oturan büyüklerin şu konuşmalarına şahit olduk. “ Çocukları başka bir ilde bulunan bir çocuk yuvasına nakledeceğiz.” Yuva neydi? Annemiz, babamız, kardeşimiz neredeydi? Biz okulumuza gitmek istiyorduk. Aklımıza bir sürü soru geliyor. Ama cevap verecek birilerini bulamıyorduk. Öğlene doğru bulunduğumuz yere bir minibüs geldi. 4 arkadaş, 2 asker ağabey, 2 büyük insan ve şoför amca ile yola çıktık.

Uzunca bir yolculuktan sonra adını asker ağabeylerden öğrendiğimiz “Ankara” iline gelmiştik. Büyüklerin konuşmalarında bahsi geçen çocuk yuvasına gelmiştik. Yuvadaki işlemlerimiz bittikten sonra bizi kalacağımız odamıza götürdüler. Görevli kişi bize “ Bundan sonra buradan okula gidip geleceksiniz.” Çocuktuk hala bir şeyin farkında değildik. Okulumuza başlamıştık. 4 arkadaş aynı yerde kalıyorduk. Hafta sonu yuvanın dış tarafında bulunan kuytu bir köşeye çekilirdik. Hepimiz aile özlemlerimizden bahseder. Onların durumlarını merak eder; Sonra hüngür hüngür ağlardık. Burada yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda idi. İmkânlar güzel, şartlar iyiydi. Lakin biz dört arkadaş mutlu değildik. Kara lastik ayakkabılarımızı, yamalı elbiselerimizi 6 ay süren soğuk kış günlerini özlemiştik. Biz ailelerimizi özlüyorduk. Biz ailelerimizin yanında olmak istiyorduk. Biz bir cevap arıyorduk.

...

Aradan yıllar geçmişti. 4 arkadaş ilkokulu ardından ortaokulu başarı ile bitirmiştik. Başarı çocuklar idik. Hem öğretmenlerimiz hem arkadaşlarımız bizi seviyordu. Ama biz mutsuz çocuklardık. Artık ailelerimizin yokluğunu fazlasıyla hissetmeye başlamıştık. Ailelerimize ne olmuştu? Ailelerimizden neden haber alamıyorduk? …

Dört arkadaş liseler için girmiş olduğumuz sınavdan çok iyi puanlar almıştık. Farklı illerde bulunan kaliteli liseleri kazanmıştık. Artık ayrılık vakti gelmişti. Onca yıl aile hasretinin acısı yanında birde bu ayrılık acısı hepimizi ayrı ayrı üzmüştü. 2 arkadaşım İstanbul’da,  1 arkadaşım İzmir’de ben ise Ankara’da bir liseye yerleşmiştim. Bu arada ben bulunduğum yuvadan farklı bir yere nakledildim.

Şimdi hayat yeniden başlıyor. Yalnız ve tek başına bir mücadele ile…

Hayat bana hiç gülmüyor!


Doktor Hayat / Hayat Bana Hiç Gülmedi.


Devamı Pek Yakında.
Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

16 yorum :

  1. Hep kendimizden üstün kişilere bakıp imreniyoruz da bulunduğumuz şartlara şükretmiyoruz , başkalarının da bizim yaşadığımız hayata imrendiğini düşünmeyerek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef dile getirdiğiniz konuya katılıyorum. İnsan olarak sadece üstümüzü görüyor. altımızı çevremizi asla göremiyoruz. Yazımın cuma gün yayınlanacak kısmını okuyunca daha da farklı şeyler hissedeceksiniz.

      Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Evet bazı hayatlar zor. Fakat onca zorluklar içinde bu hayatı yaşanabilir kılan insanlarda var. Yazımın cuma günü yayınlanacak kısmını okuyunca Bu söylediğimi daha iyi anlayacaksınız.

      Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil
  3. Şu an hissettiklerimi anlatmak için,önce katılarak ağlamamın durmasını beklemek durumundayım.Ve şükretmek ,geç de olsa sizden sonsuz özür dilemek ve arkasından biraz düşünüp,belki yine ağlayıp içimi boşaltmak istiyorum.Yeniden aklımın kaldığı bu sayfaya döneceğim. Asil ruhlu kardeşim benim.Şimdilik kendi yalnızlığımdayım.Görüşürüz kardeşim.Ece ablan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ablacığım değerli yorumunuz ve duygularınızla yazıma karşı göstermiş olduğunuz ilgi ve teveccüh için Teşekkürlerimi sunuyorum.

      Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil
  4. Devamını da okumak istiyorum....Fakirlik yoksulluk bunlar cekilirde kucuk yaşta anneyi babayı kardeşi kaybetmek ..iste zor olan bu...ailesizlik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sudaki İzler değerli yorumunuz ve ilginizden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Cuma günü devamı gelecek.

      Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil
  5. Yüreğine sağlık çok çok güzeeelll

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Berika

      Sevgi,Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil
  6. Küçük şeylerle bile mutlu oluyor bazen insan.Eski günleri özlüyor.Yazı çok güzel.Devamını merakla bekliyor olacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Kitap Cumhuriyetim

      Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil
  7. Şahin Bakışlım5 Aralık 2015 01:24

    Sevgili kardeşim; Nereden geldiğini, ne zor şartlarda hayata karşı mücadele ettiğini büyük bir cesaret örneği göstererek yoksulluk ve her şartlarda çok kısıtlı imkanlarla geçmişini o kocaman yüreğinde canlı tutarak anlattığın için seni taktir ettim. Yazını inan gözyalşarı eşliğinde okudum ve çok etkilendim. Bende güzel ülkemizin seninde doğuduğun aynı yürenin çocuğu olarak senin yaşadıklarının birebiri olmasada hemen hemen benzer bir hayatı bende yaşadım dolayısıyla seni hem aynı coğrafyanın kısıtlı ve bir o kadar zorlukları arasında büyümüş biri hemde geleceğe dair tospembe hayaller kurarak o hayallerini bir gerçekleştireceğini hedef kılan biri olarak çok çok iyi anlıyorum. Ancak hayat işte... her insanın her istediğini sunmuyor maalesef . Hep bulabildiklerimizle yetindik ve hamdetmesini bildik, Halimize şükretmeyi inancımız gereği sürdürdük. Yüreği acılarla güçlenmi, güzelleşmiş kardeşim; yazının devamını okumak isterim. Allah bundan sonraki hayatında Tarihin yazamayacağı kadar başarı ve tıbbın anlayamayacağı kadar sağlık sıhat versin. Şimdi bir parça peçete bulup sağnak sağnak akan gözyaşlarımla ıslanan yüzümü silmeye giderken yazının devamını mutlaka bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Şahin Bakışlım

      Değerli yorumunuz ve göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Evet hayat bizlere zorluklar içerisinde tutunabilmeyi ve zorluklar içinde yaşanabilmeyi öğretti. Halimize çok şükür ki şu an güzel yerlere gelebildik. Belki onca çekilen sıkıntı ve derdin mükafatı olarak... Bu arada yazım 3 kısımdan oluşuyor. Konuyla ilgili devamı olarak Hayat Bana Hiç Gülmedi 2, Hayat Bana Hiç Gülmedi 3 diye parçalarını da okursanız konuya daha iyi bir şekilde vakıf olabilirsiniz.

      Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil
  8. Çok güzel bir paylaşım. Fakir olmak ayıp veya utanılacak birşey değil, insan ve adam olmamak utanılacak birşey. Emeğinize sağlık TEŞEKKÜRLER.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Mustafa Kelleci Beyefendi

      Şu hayatta fakir olmanın sıkıntılı bir hayatı yaşamanın hiçbir zaman utanılacak bir şey olmadığını gördüm. Geri dönüp bakıldığında çok şükür diyebildim. Göstermiş olduğunuz ilgi, teveccüh ve yorumunuz dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.

      Sevgi, Saygı ve Hürmetlerimle

      Sil